İnsanların zihinsel, fiziksel, ruhsal ve duygusal gelişim altyapılarının ve daha da önemlisi kişilik yapısı temellerinin en çok da 0 ila 7 yaş aralığında etkili şekilde atılmış olduğunu bugün bir çoğumuz biliyoruz.
Yine; İnsanı İnsan yapan niteliklerin çoğunun, duygusal (sosyal zekâ/İnsan ilişkilerinde akıllıca davranabilme) zekâdan geldiği bu konularda önemli çalışmaları bulunan bilim adamlarınca vurgulanıyor.
Sosyal zekâ genel olarak şu dört ayrı beceriden oluşuyor.
1-Grupları organize edebilme.
2-Tartışarak çözüm bulma.
3-Kişisel bağlantı.
4-Sosyal analiz.
Bununla beraber İnsani niteliklerin merkezinde bulunan ahlakın temeli olan merhamet’ in köklerini oluşturan empatinin ise İnsanların çok küçük yaşlarda ebeveynlerinden izleyip, gözlemleyerek oluşturacağı empati repertuvarı ile örülmeye başladığı anlaşılıyor.
O kadar ki; çocuklar daha iki yaşındayken annelerinin bir durum karşısında ağabeylerine veya ablalarına sergilediği tutumları kopyalıyor, elini gösterip ağlayan abisi veya ablasını görünce onlar da ağlıyor ve kendi ellerini ve parmaklarını kontrol ediyorlarmış.
Empati çok kısa tanımıyla, karşısındakinin ihtiyacını ve isteğini hissederek anlamak olarak değerlendirilebilirken, bu becerinin kökeni ise öz bilinçtir. Duygularımıza ne kadar açık isek hisleri okumayı da o kadar iyi beceririz.
Sosyal zekânın beş bileşeninden biri olan empatinin İnsan ilişkilerine olan etkisi çok yüksek. Bu becerinin en önemli yanı ise sosyal zekânın tüm alanlarında olduğu gibi; gösterilecek ilgi ve bilinçli çaba yönelimiyle sürekli geliştirilebilecek bir özelliğe sahip olması.
Nasrettin Hoca ağaçtan düşmüş o anda orada bulunanlar koşup yardıma gelmişler. Hoca sormuş içinizde hiç ağaçtan düşen var mı? Yok demiş herkes. O halde dağılın ve kendi işinize bakın, çünkü hiç biriniz benim şu anda içinde bulunduğum durumu hissedemez ve dolayısıyla da bana gerçek manada hiç bir yardımda bulunmanız söz konusu olamaz. Demiş Hoca.
Empati hiç kuşkusuz altı harften oluşan bir kelimeden çok daha öte bir durum. Öncelikle kendi duygularımızı tanımamız ve öz bilinç düzeyimizin oluşması ve gelişmesi için emek harcamamız lazım. Kendi duygularımızı tanır ve doğru yönetmeyi becerebilirsek bu aynı zamanda bizim İnsani meziyetlerim ize de köprü sağlayacak ulvi bir başarım olacaktır.
Empati konusu geçince, ilköğretim beşinci sınıfta okuyan bir öğrencinin defterinde birkaç yıl önce okuduğum bir öyküye yer vermeden geçemeyeceğim.
Samet ve arkadaşları yatılı okumaktadırlar. Bir gece yarısı Samet ertesi günü için dersleriyle ilgili ödevini hazırlamak amacıyla kurduğu saatinin çalmasıyla uyanır. Uyanır uyanmasına da etrafta bir koku bir sis ve yan blokta beliren seslere kulak kesilince, bir yangın durumu olduğunu fark eder ve bilinçsizce kendisini merdivenlerde ve sonrasındaysa bina dışında bulur.
Mevsim kış günü olmakla Samet pijamalarıyla çıktığı bina dışında gece ayazını ve yakıcı soğuğu hiç hissetmez, üşümek aklına bile gelmez hatta ter basar her yanını. Nöbetçi kulübesinin önüne gelince birden feryat etmeye başlar ve çınlatır ortalığı. Çünkü bitişik oda arkadaşı Mustafa odasında her şeyden habersiz derin uyumaktadır. Samet bir yandan bu durumu dile getirip görevlileri harekete geçirmeye çalışsa da, Mustafa’nın zor durumda olabileceğini düşünüp bu duyguyla yine de içi rahat etmez, bir çırpıda çıkar yarı karanlık merdivenleri,dördüncü kata ve Mustafa’nın odasına ulaşır. Dumanlar çoğalsa da neyse ki henüz alevler tam olarak kaplamamış her yanı ve aman vermekte şimdilik tahliyeye.
Hemen arkadaşı Mustafa’yı uyandırıp omuz omuza vererek yine bazen hafif ışık bazen de tamamen karanlık merdivenlerden el yordamıyla Yaradana sığınıp zemine ve oradan da dışarıya çıkmayı başarırlar.
Görevliler karşılar kendilerini ve’’ sen ne yaptın bu şartlarda bizden başkasının bu riski almasının doğru olmadığını bilmiyor musun’’ derler. Samet bu söylenenleri çok da duyacak durumda değildir. Çok şükür arkadaşını güvenli ortama kavuşturabilmişti ve etrafındaki konuşmalardan öğrendiğine göre hiç bir arkadaşları da zarar görmeden tehlike kontrol altına alınmıştır ya bu durumda bundan daha önemli ne olabilir diye düşünür ve içini tarifsiz bir kıvanç ve huzur sarar.
Tam bu sırada pansiyonun karşısından gelen bir sese irkilir Samet ve hayreti de şaşkınlığı da yine tarifsizdir. Ne mi olmuştur? Karşıdan gelen ve orta yaşları da çoktan aşmış olduğu anlaşılmakta olan bir kişi; İnsan biraz dikkat eder, bu ne ses bu ne gürültü, gece gece uyuyamadık sizin yüzünüzden’’. Demektedir.
Öykünün kahramanı Samet bu hikayede; içinde barındığımız ve şu anda ocağımız durumundaki pansiyonu muzun bu haline sevinecek değiliz ya, biz ne durumdayız siz neyin derdindesiniz?Çok garip doğrusu. Biraz İnsani yaklaşım, biraz EMPATİ diyor.Diye düşünüyorum.
Paylaşmak sevgidir, berekettir.
Nedim İleri
Kaynakça:
Goleman, Daniel Duygusal Zekâ Varlık Yayınları İstanbul Aralık 2014
Sayın Nedim İleri Bey;
Özellikle; İnsanların daha anlaşılabilir olması birbirleriyle çok rahat iletişim kurabilmesi, iş ,sosyal çevre ve aile yaşantısında kendisiyle barışık daha objektif daha fazla empati yapabilen bireyler olabilme yolundaki çalışmalarınız ,yazılarınızın ,paylaşımlarınızın ulaşılabilirliğinin çok daha fazla olması daha fazla kişinin faydalanması Sosyoloji 2. Sınıf öğrencisi aynı zamanda Sosyolog adayı bir meslektaşınız olarak arzuladığım ve bu blogda da belirtmek istediğim şahsi ve samimi düşüncelerimdir.
Zaten nezaketten ödün vermeyen takdir ve beğeniyle takip ettiğimiz başarılı çalışmalarınızın artarak devam etmesini dilerim.
Aynur hanım merhaba,
İlmek ilmek anlam dolu oluşturulmuş değerlendirmeleriniz için öncelikle çok Teşekkür ederim.
Genel anlamda katma değer oluşturmaya dönük çalışmalar bakımından, sizler gibi bu çalışmaların kıymeti ve öneminin bilincinde olan arkadaşlardan gelen katkılar oldukça sevindirici.
Sağlık ve başarılarınızın devamı temennilerimle,